“Çevre bilinçli aşk”, aşk ve etik arasında seçim yapmak istemeyenler için vazgeçilmez bir trend haline geliyor. Daha da iyisi: Çevre yararına angajmanlarını, aşk ilişkilerinin temeline koyuyorlar.

Sadece duygusal ve fiziksel bir uyum meselesi değil, aynı zamanda ekolojik uyum meselesi. Bu doğa severler için, buluşma sırasında sürdürülebilir tercihler, çevre bilinci ile seyahat ve hatta çevreye saygılı hediyeler vasıtasıyla çevrenin korunması günlük hayatlarının merkezindedir. Üst noktada romantizm? Birlikte basit şeyler yapmak. 

Çevre bilinci olmadan kalıcı bir ilişki tasarlamak o kadar zor bir hal aldı ki doğa üzerinde büyük bir etki yaratmadan yaşanan bir aşk, gerçek bir talep haline geliyor. Date kendini yeniliyor. Şık bir akşam yemeğinin yerini sıfır atık piknik veya bir doğa yürüyüşü alıyor ve hem karşı taraf ile hem doğa ile bağları kuvvetlendiriyor. Slow travel denilen yavaş ve sürdürülebilir yolculuklar, uçakla yapılan hafta sonu kaçamaklarının yerini alırken sohbetler artık havadan sudan konularla kısıtlı kalmayıp tüketim tercihleri ve alınması gereken önlemleri kapsıyor. Bu kurallar, aşkı güçlendirebilecek bir temel haline geliyor ve ilişkiye daha derin bir anlam katıyor çünkü amaç artık sadece aşk değil, aynı zamanda gezegenin korunmasını gerektiriyor. 

Hatta bu kriter, partner seçiminde belirleyici bir faktöre dönüşüyor. Kimilerine göre bir ilişki, sadece dünya için sorumluluklar paylaşıldığında yürüyebilir. Çevre bilincinin olmaması kırmızı bayrak bile alabiliyor çünkü kritik değerlerin aynı çizgide olmadığına işaret ediyor. Atıkları azaltmak olsun, yerel ürünler tüketmek veya daha ölçülü bir yaşam şekli seçmek olsun bireysel tercihler, derin bir uyumun işaretçileri haline geliyor.

Bu trendin arkasındaki aşıklar kim?

Genellikle halihazırda çevresel girişimler içinde olan ve bu girişimleri aşk hayatlarına doğru yaymak isteyen bekarlar. Aşk ve çevre bilincini birbirinden ayırmayı reddediyor ve ilişkilerinin her yönüyle dünyanın geleceği ile ilgili kaygılarını yansıtmasını istiyorlar. Çift olarak dünya üzerindeki (olumlu veya olumsuz) etkilerini ciddiye alıyorlar. Tüketim tercihleri olsun, eğlence ve hatta ikili yaşam projeleri olsun bu iklim aşıkları, ilişkilerini çevreye saygı duymayan temeller üzerine inşa etmeyi düşünmüyor. Bir trendden öte bir yaşam felsefesi olarak, günümüz çiftlerinin özünü yeniden tanımlıyor.

Bireysel her jestin önem taşıdığı bir çağda aşk birlikteliği de siyasi bir eyleme, dünya üzerindeki etkimizi en aza indirgeyerek iki kişilik bir gelecek inşa etmenin yeni bir şekline bürünüyor. Hazcı ve ben merkezli çift imajından uzakta bu partnerler, daha büyük bir projenin hizmetinde, çevrenin korunmasına adanmış bir ekip oluşturuyor. Bu hareket, aşk ve ilişki ile ilgili olanlar da dahil her tercihin önemli olduğu, iklim değişikliğinde vatandaşların rolü etrafındaki güncel toplum tartışmalarına katılıyor.

• İlişkinin geleceğinden önce dünyanın geleceğini düşünmek: Çevre konusunda aynı çizgide miyiz? Sürekliliği ve anlamı olan bir bağ kurmak için bu kadarı bile iyi bir başlangıç.

• Yaşamdaki tercihlerinin çevresel etkisi üzerinde açıkça tartışmak: Çevre vizyonlarının uyuşup uyuşmadığını anlamak için karşı taraf ile tüketim alışkanlıklarını doğal biçimde konuşmaya hazır olmak.

• Çevre görüşlerini karşı tarafa empoze etmemek: Aşk aynı zamanda toleranstır; çevre bilincinin ilişkinin doğallığını boğmamasına dikkat edilmelidir.

• Çiftlerin daha sürdürülebilir bir dünya için nasıl katkı sağlayabileceğini sorgulamak: İki kişilik tüketmek yerine, birlikte dünya üzerinde nasıl pozitif bir etki yaratılabileceğini düşünmek.